29 Nisan 2012 Pazar

SAĞIMIZ SOLUMUZ BELLİSİZ (bu bir köşe yazısıdır)



Geçenlerde bir sohbete denk geldim. Uzun süredir uzak kaldığımbir muhabbet ortamıydı; konu siyasetti.İlk defa bu denli çeşitliliğin, çok sesliliğin olduğu bir topluluktu bu.Yavaştan iliştim, dahil oldum konuşmaya. ''Benim sağımla senin sağın bambaşka'' diyordu bir edebiyat öğretmeni diğer bir öğretmene. ''Ben de artık Türkiye'deki solu beğenmiyorum, partilerin yansıttığı sol değil benim sol anlayışım değil'' diyordu diğeri. Hayır, yani kısacası orada sayıya vursan, 7 kişi varsa bunlardan 3'ü sol, 2'si sağ, 2'si muhafazakar olmak üzere 7 ayrı parti kurulması gerekiyordu muhabbete göre.
Bundan 4-5 yıl önce partiler veya örgütler kendi aralarında en fazla 2'ye ayrılıyorlardı. Şimdi o görüşe mensup her birey zaten kendi başına bir ayrım. Yani bir partinin söz gelimi 1 milyon mensubu varsa bu, o partinin 1 milyona ayrılmış hali gibi. Buna başta üzülmedim aksine buradan yola çıkarak bir şeyler için umutlandım. Artık kendi başına buyruk düşünen insan sayısında artış olduğunun, her insanın kendi doğrularını belirlediğinin,ezbere görüşlerden kurtulduğunun göstergesi olduğunu düşündüm. Sonra konuşma sürdükçe git gide içimde endişe belirdi. İnsanlar küsüyordu siyasete, ''o benim görüşümü savunmuyor; kimse benim gibi düşünemez; aman kendi bildiklerini yapsınlar'' gibi cümleler geliyordu art ardına. İşte dedim, sorun burda. Sorun tam da sorunun ne olduğunu bulup, ortaya çıkarıp, o haliyle çözümsüz şekilde bırakmamız! Tıpkı yıllarca iğneyle kuyu kazıp, yer altından madenleri yer yüzüne çıkarıp öylece bırakmak gibi bir şeydi bu! Güzel olan çoğunun yer altında maden olduğunun farkına varmasıydı. Kötü olan ise herkesin toprağı kendi başına kazması ve çıkardığı madeni öylece bırakıp, anlamsız yığınlar bırakmasıydı yeryüzüne. Şimdilerde kafam çok karışık. Acaba insan bu milenyum çağında, gerçekten artık tamamen bireysel mi olmalıydı; yoksa her zaman insanlığı yukarı çeken geleneksellik miydi? Hani hep deriz ya her insan kendi kapısının önünü süpürse bu yeterli diye. Sonra ardından da geleneksel ve klasik ''Bir elin nesi var iki elin sesi var'' deriz. Omuz omuza deriz...Hep beraber deriz... Sonra çok geçmeden ''sürü psikolojisinden kurtulun'' deriz... Deriz de deriz! Sanırım bir kavram kargaşası yaşıyoruz her anlamda.  Başta siyaset olmak üzere, sosyal yaşamda, ekonomik yaşamda hep ikilem, çelişki içindeyiz. Bu da daha bir düşünceyi oturtamadan diğerine atlamamızdan kaynaklanıyor olabilir. Yani biraz maymun iştahlı oluşumuzun da etkisi var bence.
Neyse, umarım ki düşünür haklı çıkar ve bu çelişkiler bizi gelişmeye zorlar!
nil kızılırmak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.