Elde avuçta yokluğun verdiği
mutluluk salyasıyla yaşamaya
çalışmanın ürküntüsü
içindeyim!
Ve diş ağrıları,yürek çarpıntısı,köpek kokusu,tecavüz
sahneleri,baygın şarkı titremesi,tıklayan saat
döngüsü,kaldırımlar,insanlar,tozlu yaşanmayan saatler…Hepsi dalgalanıp yağda kızartılmış plastik
iticiliğiyle yükleniyor riyakar gözbebeklerime
ve gözlerim bir kez daha zorluyor yuvasını.Nereye kadarın
bilinmez ve bilinmeye zaten üşenilmiş tepki sancılarını yutmanın huzur
parcacıkları…
Ve lanetli sankiler…Büyük makinelerin küçük insanları…Bunlar da yanılgı
yansımalarının ok taneleri gibi zemine çarpıp
geçiyor.Mürekkepler
bitiyor,birileri simit yiyor ayın üstüne çıkmış.Küncüleri kafasına
düşüyor yolda uzanan delinin ve deli dolmuşu işaret ediyor bütün bilinçliliğiyle…Dolmuştakiler yok olma yolunun
trafik ışıklarını beklemek zorunda olmanın bilinçsizliği içindeler.
Konuşmuyor
insanlar ciklet çiğniyorlar sözcüklerle adeta .Ve en
sonunda patlatıp savuruyorlar mermer
yüzlerini…Uçup gidiyor yaşanmamışlık
ve bekleniyor bir beklenilmezlik
yine!!! Hamamböcekleri yüklerini devirip
takla atıyorlar banyo
taşlarına ve olmak istememenin
güzel zaafı içinde
süpürülüyorlar bir başka değişime…Bir başka dönüşüme…
(nil Kızılırmak)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.